Avrupa Güvenlik Mimarisinin Tarihsel Gelişimi ve Türkiye’nin Bu Güvenlik Mimarisindeki Yeri

The Historical Development of European Security and Defense Policy and Turkey’s Position at This Security Architecture

Sertif DEMİR
Dr.Kur.Alb., Genelkurmay Kh.

Sayfa 9 – 40 (43)

Öz
Savaş sonrası Batı Avrupa Ülkelerinin güvenlik gereksinimlerini karşılamak ve Batı Almanya’yı kontrol etmek amacıyla 1954’te kurulan Batı Avrupa Birliği (BAB) ile Avrupa Ortak Güvenlik sistemi, kurumsallaşma sürecine girmiştir. Soğuk Savaş döneminde NATO’nun gölgesinde varlık gösteremeyen BAB, 1990’lardan sonra Avrupa Topluluğu (AT)/Avrupa Birliği (AB)’nin ekonomik bütünleşmeye yönelik girişimlerine paralel olarak siyasi bütünleşme çabalarının bir parçası olarak kurumsallaşmasını hızlandırmıştır. Bunda, Fransa’nın NATO’dan farklı ve özerk bir Avrupa Güvenlik Politikası oluşturma isteği; 1990’lardaki Balkan Krizlerinde Avrupa’nın krizleri yönetecek özel askerî güç yoksunluğu; İngiltere’nin kısmen Avrupa Ortak Güvenlik politikasına müdahil olma ve yeni dünya düzeninde AB’nin küresel bir güç olma isteği önemli rol oynamıştır. Temel Hedef 2003 ile “yumuşak güç” perspektifini amaçlayan Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP); Lizbon Antlaşması ile “sert güç” perspektifini hedeflemiştir. Reform Antlaşması ile ulaşılmak istenilen sert gücün, ülkelere aşırı maliyet getirmesi yanı sıra, Irak krizinde görüldüğü üzere gerçek bir kriz karşısında ülkeler arası bir iradenin oluşturulmasının zorluğundan dolayı başarılı olması zor gözükmektedir. Bu nedenle, AGSP’nin, yumuşak gücün gerektirdiği ve NATO’nun kullanılmadığı kriz ve misyonlarda sivil güçle beraber kullanılması, buna karşın sert gücün; NATO tarafından sağlanması, uygulanabilirlilik açısından kabul edilebilir bir yaklaşımdır. AGSP’nin gelişimi açısından dikkate aldığında, AB’nin Avrupa güvenliğindeki rolünün NATO tarafından desteklenen “yumuşak ve sivil bir güç” niteliği yönünde oluşması daha uygun gözükmektedir.
Anahtar Kelimeler: Güvenlik kavramı, sivil güç, temel hedef, güçlendirilmiş iş birliği, ortak çıkarlar.

Tam metin PDF

Birinci Dünya Savaşı’nın Erken Döneminde İngiltere’nin Stratejik Yaklaşımının Belirlenmesi: Çanakkale’ye Harekât Kararının Alınmasının İngiltere’nin Stratejik Yaklaşımının ve Savaş Hedeflerinin Saptanması ile İlişkisi

The Determination of the British Strategical Approach During the Early Period of World War I: The Relation Between the Process of Decision Making About the Dardanelle’s Campaign and the Determination of British Strategical Approach and British War Aims

Burak Samih GÜLBOY
Dr., İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi.

Sayfa 51 – 87 (37)

Öz
Bu çalışmanın amacı Birinci Dünya Savaşında İngilizSavaş Konseyi’nin 1915’in Ocak ayında Çanakkale Harekâtı ile ilgili kararı alma sürecini ve bu sürecin savaşın erken döneminde İngiltere’nin savaş stratejisinin ve savaş hedeflerinin belirlenmesi ile olan ilişkisini analiz etmektir. Bu çerçevede Birinci Dünya Savaşının erken döneminde İngiltere’de karar alma mekanizmasının oluşumu ve etkinliği incelenerek, bumekanizma içinde yer alan görüşlerin ve yaklaşımların yansımalarının karar alma sürecine etkilerinin saptanması hedeflenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Birinci Dünya Savaşı, İngiliz Savaş Konseyi, Çanakkale Harekâtı, Savaş Hedefleri, Strateji, Savaş.

Tam metin PDF

Uluslararası Hukuk’ta “Kuvvet Kullanma ve Karışma” Kavramlarının Değişen Anlamı

Change in Meanings of ‘Use of Force and Intervention’ in International Law

Fatih TOSUN
P. Yzb., SAREN Harp / Harekat Hukuku Programı Yüksek Lisans Öğrencisi.

Sayfa 89 – 118 (30)

Öz
Hukukun temel amacı toplumsal düzenin sağlanmasıdır. İç hukuk bakımından gerekli olan düzen uluslararası toplum bakımından da gereklidir. Çünkü insanlığın başlangıcından bu yana şiddet kullanıldığı bir gerçektir. Uluslararası alanda ise şiddet en klasik biçimiyle devletler arasında çıkmakta, bunun en uç biçimini de savaş oluşturmaktadır. Uluslararası hukukta geniş anlamda kuvvet kullanma deyimiyle ifade edilen şiddet durumunun bir düzene bağlanması ve hukuki bir temele dayandırılması Birleşmiş Milletler Örgütü ve Kurucu Andlaşması ile sağlanmaya çalışılmıştır. Birleşmiş Milletler Andlaşması’nda kuvvet kullanma ve onun daha sınırlı bir görünümü olan karışma eylemleri meşru birkaç istisna dışında yasaklanmıştır. 1945 sonrası dönemde uluslararası ortamda, çatışmaların doğasında, teknolojik alanda, evrensel hukuk normlarında meydana gelen değişmeler, halen geçerliliğini koruyan ve emredici norm olarak kabul edilen bu yasakların fiili veya hukuki olarakyeniden yorumlanması sonucunu doğurmuştur. Ancak, bu gelişmeler, söz konusu yasakların geçerliliğini ortadan kaldırır nitelikte olmayıp onlara olan ihtiyacı bir kere daha ortaya koymaktadır. Bu makalenin amacı kuvvet kullanma ve karışma kavramlarının tarihsel süreç içerisinde geçirdiği değişimi incelemektir.
Anahtar Kelimeler: Kuvvet Kullanma Yasağı, Karışma Yasağı, Birleşmiş Milletler Andlaşması.

Tam metin PDF

1980 Sonrası Türkiye’de Yabancı Sermaye Hareketleri ve Dış Politikaya Yansımaları

Foreign Investment Movements in Turkey in the Post-1980 Era and Their Repercussions on Foreign Policy

Ferit BAĞCI
Hv.Kont.Ütğm., SAREN, 2008-2009 Uluslararası İlişkiler 2’nci Sınıf Öğrencisi.

Sayfa 119 – 146 (28)

Öz
Bu çalışmada uluslararası sistemdeki doğrudan yabancı yatırım girişlerinin ev sahibi ülkeye olan faydaları, yabancı yatırımların teşvikiamacı ile 24 Ocak 1980 Kararları sonrası Türkiye’de yapılan yasal düzenlemeler, uluslararasıdoğrudan yabancı yatırım hareketleri ve Türk dış politikasına etkileri incelenmiştir. 1980 sonrası Türkiye’deki uluslararası doğrudan yabancı yatırım girişleri; yasal düzenlemeler ve anlaşmalar, yatırım yapan ülkeler ve yatırım yapılan sektörler çerçevesinde değerlendirilmiştir. Uluslararası doğrudan yabancı yatırımların, Türk dış politikasına olan etkileri dikkate alınarak, yabancı sermayenin hangi durumlarda, hangi sektörlerde, hangi şartlar öne sürülerek ve ne şekilde kabul edilmesi gerektiği tartışılmıştır. Türkiye’nin kararlı bir dış politika izleyebilmesi ve bölgesinde başat aktör olabilmesi için, doğrudan yabancı yatırımların ülkeye girişlerinin teşvik edilmesi ancak devletin yönlendirici olması ve stratejik öneme sahip tesis ve sektörlerde yabancı sermayeye sınırlamalar getirilmesi gerektiği sonuçlarına varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Yatırım, Doğrudan Yabancı Yatırım, 24 Ocak Kararları,Dış Politika, Strateji.

Tam metin PDF

Uluslararası İlişkilerde Eğretileme Kullanımı

Use of Metaphor in International Relations

Hakan DİLMAN
Dr. Öğ.Alb. Harp Akademileri Komutanlığı Öğretim Başkanlığı.

Sayfa 147 – 166 (20)

Öz
Dil, insan iletişiminin temel öğesidir. Dil, insan duygu ve düşüncelerinin ifade edilmesinin en önemli aracıdır. İnsan dili soyutu anlatmakta daima zorlanmaktadır. İnsanlar bu zorluğun üstesinden eğretileme denilen dil oyunu ile gelmişlerdir. Uluslararası ilişkilerde yapılan değerlendirmelerin de temel amacı alıcıların zihninde somut bir algılama yaratmaktır. Ancak uluslararası ilişkilerde şahit olunan her olayın nedenlerini ve olası sonuçlarını somutlaştırmak her zaman mümkün olamayabilmektedir. Bu nedenle zaman zaman uluslararası ilişkilere yönelik değerlendirmelerde dilden istifade ile soyutun somutlaştırılması yoluna gidilmektedir. Bu bağlamda eğretileme, bu tür uluslararası değerlendirmelerde sıklıkla kullanılmaktadır. Bu nedenle eğretilemenin bilinmesi ve dil farkındalığına sahip olunması önem arz etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Dil, İletişim, Anlam, Eğretileme, Uluslararası İlişkiler.

Tam metin PDF

Roma Statüsü’nün Kabulü Sürecinde Türkiye’nin Karşılaşabileceği Muhtemel Sorunlar ve Çözüm Yolları

Possible Problems and Solution Methods Which Turkey May Face in the Process of Adopting Roma Statute

Bilal DOMAÇ
Dz.Ütğm., Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, Harp/Harekat Hukuku Programı Yüksek Lisans Öğrencisi.

Sayfa 167 – 192 (26)

Öz
İnsanlık tarihi birçok şiddet hareketine sahne olmuş, milyonlarca insanın ölüm nedeni olan katliamlar evrensel bir adalet düzenine olan özlemi arttırmıştır. Bir yüzyıla sığan iki Dünya Savaşı ve birçok soykırım hareketi sürekli bir uluslararası ceza mahkemesinin kurulmasını kaçınılmaz kılmıştır. Uzun ve yoğun tartışmalar sonucunda hazırlanan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)’ne ilişkin Roma Statüsü, 60 ülkenin onayını almasının ardından, 01 Temmuz 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Avrupa Konseyi ülkeleri arasında sadece Türkiye ve Azerbaycan Statü’ye imza atmamıştır. Türkiye’nin Statü’ye taraf olması insan hakları ve uluslararası hukuka olan saygının ve inancının vurgulanması açısından önemlidir. Anayasa değişiklikleri ve 2005 yılında yürürlüğe giren TürkCeza Kanunu, Türkiye’nin yakın zamanda UCM’nin yargılama yetkisini tanıyacağı yönünde ki inancı arttırmıştır. Ulusal yargı sisteminin gelişmesine katkı sağlayacağı değerlendirilen Statü’nün, uluslararası olmayan çatışmalar, saldırı suçu ve uzamış silahlı çatışma kavramı hakkındaki hükümlerinin Türkiye açısından sorunlar yaratabileceği değerlendirilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Roma Statüsü, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Uluslararası Ceza Hukuku, Uluslararası Suçlar.

Tam metin PDF